
Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Sözlükte merdiven, yukarı çıkmak, yükselme aracı anlamlarına gelen Miraç, dini terim olarak ise İsrâ hadisesinden sonra Peygamber Efendimizin Mescid-i Aksa’dan semaya yükseltilmesi olayıdır. Yaygın olan kullanımda, Miraç denilince İsrâ da bunun içinde düşünülmektedir.
Efendimiz aleyhisselam Mekke’deki tebliğ yıllarında yaşadığı onca zorluk ve eziyetin üstüne en büyük destekçisi olan vefakâr eşi Hazreti Hatice ile hâmisi olan amcası Ebu Talib’i kaybetmişti. Ardından bir ümit besleyerek gittiği Taif’te acımasız bir şekilde taşlanarak hayal ve gönül kırıklığına uğramış, mahzun bir şekilde Mekke’ye gelmişti. Bütün bu zorluklar ve sabır imtihanlarını rıza ve teslimiyetle karşılayan Efendimize ilahi bir hediye olarak Miraç lutfedildi.
Rabbimiz (cc) Miraçla Efendimizin şanını yüceltmiş, Efendimizi hiç bir beşere ve peygambere nasip olmayan ruyet-i cemalullah nimetine gark etmiş ve ona vasıtasız hitab etmiştir. Bu lutfa daha önce hiç bir peygamber ulaşamamıştır.
Efendimizin yolculuğunun ilk basamağı olan Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa’ya kadarki kısma İsrâ denir. Bu hadise Kuran-ı Kerim’de İsrâ suresinin ilk ayeti kerimesi ile anlatılır. Efendimiz bu yolculuğunu ruhu ve cesediyle birlikte yapmıştır. Efendimiz Mescid-i Aksa’da bütün Peygamberlere imam olup namaz kıldırmıştır. Ardından Cebrail’in refakatinde Miraç başlamış, dünya semasından itibaren her gök katına yükselişte vazifeli meleklerin sema kapılarını açmaları neticesinde Efendimiz o katlarda bulunan peygamberlerle selamlaşıp hasbihal etmiştir.
7. kat semada İbrahim aleyhisselamla karşılaşan Efendimize İbrahim aleyhisselam: “Ümmetine benden selam söyle, onlara haber ver de cennete ağaç dikmeyi çoğaltsınlar.” tavsiyesinde bulunmuş. Efendimiz “Cennete dikilecek olan ağaç nedir” diye sorunca İbrahim aleyhisselam bunun “Sübhânallâhi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber” demek olduğunu bildirmiştir.
Efendimiz Miraç gecesi zaman kaydından çıkmış; cenneti ve cennete girenleri, cehennemi ve cehenneme girenleri de görmüştü. Cennette fakirlerin, cehennemde kadınların çoğunlukta olduğunu haber veren Efendimiz; yetim malı yiyenlerin, gıybet ve hakaretlerle insanların haysiyetlerini çiğneyenlerin, zina edenlerin ve faiz yiyenlerin cehennemdeki hazin akıbetlerini de bizlere bildirmiştir.
Efendimizin Cebrail aleyhisselam ile olan yol arkadaşlığı Sidretü’l Müntehâya kadar devam etmiştir. Buradan öteye Cebrail aleyhisselam dahi geçememiş, Efendimiz daha ileriye yalnız gitmiştir. Efendimiz hiçbir mahluka nasip olmayan bir lutfa mazhar olmuş ve Cenabı Hakkı keyfiyeti bizce meçhul olan bir şekilde görmüştür. Cenabı Hakka olan yakınlığı ayeti kerimede Kabe kavseyn ev edna (iki yay miktarı veya daha yakın) olarak ifade edilmiştir.
Efendimiz Miraç gecesinde Yüce dostunun katından ümmetine çok kıymetli hediyeler getirmiştir. Bunlar:
1. Beş vakit namaz. Müminin miracı, yani mümini Rabbine yaklaştıran en mühim ibadet olarak bize lutfedilmiştir.
2. Her iyiliğe 10 misliyle sevap, her kötülüğe 1 günah yazılması. Rabbimizden bize büyük bir lütuf olarak ihsan edilmiştir.
3. Allah’a şirk koşmayan müminlerin büyük günah işleseler dahi affa mazhar olacağı müjdesi verilmiştir.
4. Peygamberlerin hiçbirinin Efendimizden evvel, ümmetlerinin hiçbirinin ümmeti Muhammed’den evvel cennete giremeyeceği müjdesi verilmiştir.
5. Amenerrasulü olarak bildiğimiz Bakara suresinin son iki ayeti kerimesi de Miraç’ta Cenabı Hak tarafından Efendimize vasıtasız vahyedilmiştir. Bu ayeti kerimelerde rabbimiz bize kaldıramayacağımız yükleri yüklemediğini bildirmektedir. Bu hem bir müjde hem de mesuliyetlermizi bize hatırlatmadır.
Efendimiz ertesi sabah Miraç hadisesini anlatınca müşrikler aşırı derecede sevinmişler, akıl ötesi bu hadiselerin müminleri imanından döndüreceğini düşünmüşlerdir. Koşarak Hz. Ebubekir’e giden müşriklere Hazreti Ebubekir: “Bunu O (s.a.v.) söylemişse muhakkak doğrudur.” demiştir.
Efendimiz de Ona “Sen sıddıksın ya Eba Bekir” buyurmuştur. Diğer müminler de “Sadakte ya Rasullallah” diyerek Efendimizi tasdik etmişlerdir. Müminleri imanlarından caydıramayan müşrikler, Efendimizi alaya almaya kalkışmışlar, Mescid-i Aksa ve yol güzergâhındaki kervanlar hakkında sualler sormaya başlamışlardır. Daha önce Mescid-i Aksa’ya hiç gitmeyen Efendimiz, sorulan suallere hemen cevap vermiş, yoldaki kervanla ve kervanda yaşanılan olaylarla ilgili tafsilatlı bilgiler vermiştir. Müşrikler büyük bir heyecan ile kervanı beklemişler, Efendimizin kervan hakkında verdiği bilgilerin de aynen doğru olduğunu görünce Efendimiz için “Ne büyük sihirbaz” diyerek küfrün karanlıklarında kalmışlardır.
Bütün kâinatı yoktan var eden yüce kudret sahibi için bir kulunu (s.a.v.), yarattığı kâinatında kısa bir süreliğine yürütmesi ve kendi katına yüceltmesi elbette kolaydır. Zamandan münezzeh olan yüce yaratıcının, kulunu zaman sınırından çıkarması da gayet makuldür. Makul olmayan şey onca mucizeye ve onca delile rağmen hâlâ küfür karanlıklarında kalmaktır.
Allahu Teala, Miraç hediyesi olan namazlarımıza ehemmiyet vermeyi ve miracımız olacak namazlar kılmayı bize nasib etsin. Efendimize dünyada iken lutfettiği ru’yet-i Cemalullah nimetini, ahirette bizlere de nasip etsin. Amin.
Nurlu Geceler