
Bu gün günlerden aşk. Ay az önce gece vardiyasından çıktı. Güneş merhametli bir erkek gibi hayat arkadaşı olan Ay’ı alnından öperek uğurladı. Güneş sadece Ay’ı öptü. Ama gelene geçene, kaçana göçene selam vere vere boy attı ufuklarda. Pencereme uzanıp, benim de yanaklarımdan öptü. Ben de öptüm kalbimi. Ve sana doğru doğan bir güneş olabilmek için yüzümü ve sözümü döndürdüm sana. Ben yüzün, ben sözün oldum senin. Ben günün, ben güneşin oldum senin.
Bu sabah buralarda güneş menekşe menekşe açsa da, az sonra yağmur yine gelecek. Belki akşama doğru bahar başka çiçekler de getirir; bilemem. Ama ben her seferinde denizleri yırta yırta geldim kapına. Rüyalardan atlarım, dualardan tüfeklerim vardı. Şiirlerden bıçaklarım, şarkılardan kılıçlarım... Kendimle öyle çok savaştım ki, her tarafım yara bere içinde. Denizlerden dağlara çıkıp haykırdım bir zaman: Hey Gelincik Dağının Sultanı! Senin de benim gibi yaraların var mı?
Yaralarla geldim ben sana. Belki yağmur sağaltır yaralarımı, diye kanayan yanlarımı yağmuruna tutmaya geldim. ‘Bir yağmur; eğer seher vakti gelirse; oturur denize, dayanır dağa; sana dönerim ben’ deyip, sana döndüm.
Bu gün günlerden aşk. Ben güne, güneşe, sana döndüm.
Bu gün günlerden aşk.
Dün bütün gece rüyamda seni gördüm. Ne çok soğuk terler attım. Ne çok sarsıntılar yaşadım. Kah güldüm, kah ağladım. Kah sustum, kah naralar attım. Neden sonra uyandım da aşk uykusundan; her yanım ağrıyor, her yanım ağlıyor.
Rüyanın köprüsünden geçerek bir yol ayrımına vardım. Yollar bir iken bin oldu. Yürek bir iken, bin parça. Ben biliyordum bu yerleri. Bu sapak Sezai Karakoç’a çıkar, şu yol aşka, şu menzil duru bir yağmura, şu dergah da bana. Sapaklardan yollara, menzillerden dergahlara vardım. Şiirlerden aşka, senden bana vardım. Vardığım her yerde yeni bir rüya gördüm. Rüyalardan rüyalara vardım. Bütün gece o sapak senin, bu yol benim, o menzil senin, bu dergah benim, o rüya senin, bu rüya benim gezdim durdum.
Rüyalarımda ağrılar öre öre sabahın olmasını bekledim. Rüya göre göre sana doğru yürümenin, türküler söyleye söyleye düğün evine gitmek gibi bir şey olduğunu bilmekteydim. Gece senin düşünle, hayalinle, rüyanla demlendim. Bir süt denizi oldu da tenim; şiirlerden, şarkılardan maya çaldım kendime. Gün doğumuna yakın kıvama erdim ve yazmaya koyuldum yola koyulur gibi. ‘Ellerin öper geçer her yerimi’ deyip durdum mektuba bu aşk namazında: Niyet ettim rızası için Allah’a, artık vakti gelen şu mektuba...
Söze nereden başlayacağımı bilemediğim için tekrar tekrar selam verip niyetimi yeniledim. Kaç defa yazdım, kaç defa yırttım yazdıklarımı. Kaç defa bozdum namazı. Kaç defa bozuldu kalbim. Kaç defa meleklerin katından döndü yazdıklarım. Kaç defa meleklerin katına varamadan yoruldu kalbim. Kaç defa yağmur gibi kesildi söz yağmur meleği.
Sekizinci Rica: “Bu Gün Günlerden Aşk” Lahikası - Mustafa Oral
0 yorum:
Yorum Gönder